DEMOGRAFİK SAVAŞ

DEMOGRAFİK SAVAŞ

image

Bayram Birgin

Köşe yazarı

img

Zaman geçer, her şey değişir ve gelişir. Bazı şeyler olumlu yönden gelişme kaydederken bazı şeyler olumsuz yönde bir gelişme kaydeder ve bu da sonuç olarak yok olmayı beraberinde getirir. Günümüz şartlarına baktığımız zaman, savaşlar ve savaş stratejileri de gelişme kaydetmekte ve yeni boyutlara ulaşmaktadır. Zira devletlerin birbirleriyle doğrudan savaşları çok büyük ölçüde ortadan kalkmış ve yerini çeşitli gerilla faaliyetleri almıştır. Nasıl ki bugün biz, Türk devleti olarak PKK terör örgütü ile uğraşıyorsak birçok devlette kendi içerisinde bu tür terör örgütleriyle mücadele etmektedir. Ancak şahsi görüşüm olarak, ilerleyen zamanlarda bu tür faaliyetler ortadan kalkacak ve savaşlar demografik bir hal alacaktır. Birçok ülkede Milliyetçilik akımı tekrar yükselecek ve iktidarlar da bununla beraber değişim gösterecektir.

Yukarıda bahsettiğim şeylerin nedeni barizdir ve bize çok uzak değildir. Biz de ülke olarak Coğrafyamızın büyük kısmında Demografik değişimi fark etmekte ve bu değişimle birlikte Milliyetçilik akımının yeniden yükselmesine şahitlik etmekteyiz. Ancak bu Milliyetçilik, Türk-İslam İdeolojisinden uzaklaşmakta ve Ulusal Milliyetçiliğe dönüşmektedir. Bunun ana nedeni ise Ülkemiz içerisinde var olan ve varlığını devam ettiren göçmenler, sığınmacılar, mültecilerdir. Bu söylemim elbette onlara karşı bir suçlama değildir fakat gerçekte inkâr edilemeyecek kadar ortada durmaktadır. Bizler, kimsenin yaşam hakkını elinden almaya veya bunu inkâr etmeye meyilli kimseler değiliz. Yaptığımız tek şey, vatanımız içerisinde evvela vatandaşlarımızın insanca yaşamasını dile getirmektedir. Elbette ülkemize sığınan kimselerde yaşamalıdır. Fakat hiç gitmeyecek gibi tamamen yerleşmeleri ve memleketin dört bir yanına bilfiil dağılmaları bizi tedirgin etmekte ve geleceğimiz açısından kaygılandırmaktadır. Atalarımızın bir sözü varıdır: “Herkes ocağında sağ olsun” bugün, Millet olarak bu sözü çok net anlamak ve anlamlandırmaktayız. Herkesin bir yurdu vardır ve herkes kendi yurdu içerisinde insanca yaşamalıdır.

Peki, herkes kendi yurdunda yaşamaz, başka bir yurtta kalıcı olmakta ısrar ederse ne olur? Elbette bu, kargaşanın ve neticede çatışmalarında başlangıç noktası olur. En başta bahsetmiş olduğum Demografik Savaşın fitili ateşlenir ve bu geri dönülmez bir çatışmanın başlamasına, belki de Ülkemizin tamamen elden gitmesine neden olur. Bu söylediğimi küçümseyecek, gülecek kimselerin olduğunu tahmin etmekte zorlanmıyorum. Onlar, geçmişten ders almayan, gelecek adına öngörüsü olmayan, zamanın şartları neyi gerektirirse onu yaşayan insanlardır. Onlara bir şey anlatmak gibi bir niyetim olmadı ve olmayacaktır. Beni, benim gibi Türk Milleti’nin varlığı için ant içmiş olanlar anlayacaktır!

Derler ki: Almanya’da kaç milyon Türk var, onlarda neden kargaşa olmuyor da biz de olsun? Evet, güzel kardeşim, oralarda da birçok Türk yaşamakta ama hiçbir kargaşa olmamaktadır. İşte bize kaybettiren de böyle düşünmemiz ve herkesi Türk Milletiyle kıyaslamamızdır. Bizim ülkemizde yer alan sığınmacılar, kendi ülkelerindeki savaştan kaçan insanlardır ve her türlü yönlendirmeye ve kışkırtmaya açık insanlardır. Özellikle, ülkemiz üzerinde sürekli kendini gösteren dışarıdan müdahaleler, bu durumda da kendini gösterecek ve kargaşanın fitilini ateşlemek için her zaman fırsat bekleyenler olacaktır. Şu an içerisinde bulunduğumuz durum, açık bir şekilde Demografik bir savaştır ve bu savaşın kaybedeni nerenden bakarsak bakalım Türk Milleti olacaktır. Şehirlerimizin yapısı değişmekte, insan yoğunluğu kendi vatandaşlarımızdan ziyade göçmenlerden meydana gelmektedir. Bu durum hiç iç açıcı bir durum değildir. İlerleyen zamanlarda da bunun daha büyük sonuçları bizi derinden etkileyecek ve korkarım ki dönülmez bir yola sokacaktır.

Orta Doğuda her zaman bir karışıklık bulunmakta ve hiçbir zaman bitmemektedir. Irak, Libya, Mısır, Suriye ve birçok Orta Doğu devleti karışık bir haldedir ve mükemmel bir kaos bu ülkeler üzerinde etkisini göstermektedir. Diğer yandan aynı şekilde Afganistan’da insanlar ülkelerini terk etmenin yolunu aramaktadırlar ve neticede kaçabilenlerin son durağı yine Türkiye olmaktadır. Bu göçler, günümüzün Kavimler Göçüdür ve tarihsel bilgilerimizden de bilmekteyiz ki Kavimler Göçü birçok medeniyetin yıkılmasına ve dünyanın yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Bugün de bundan farklı bir şey olmayacak, en çok payı alan ise Türkiye devleti olacaktır.

Açık ve net bir şekilde konuşmakta yarar var. Ülkemiz, ne ekonomik, ne coğrafik ne de kültürel olarak böyle bir göçü kaldıramayacaktır. Böyle devam ederse, ülkemiz içerisinde gerginlik her geçen gün kendini iyiden iyiye hissettirecek ve yükselmekte olan Ulusal Milliyetçilik insanların harekete geçmesine önayak olacaktır. Bunun önüne geçilmesi için tek bir yol vardır: Göçmenlerin İnsan Haklarına uygun bir şekilde ülkelerine gönderilmeleridir. Koşulsuz ve şartsız tek yapılması gereken budur. Zira ben, bundan başka bir yolun başarılı olacağına imkân vermiyorum.

Sonuç olarak; önümüzdeki yıllarda Demografik Savaşlar meydana gelecek ve bu savaşlar devletlerin yıkılmasına yol açacaktır. Yukarıda da altını çizdiğim gibi Çağımızın Kavimler Göçü daha yıkıcı ve daha etkili bir şekilde gerçekleşecek. Burada mühim olan ise bunun öngörüsünü yapmak ve önlemini almaktır. Ve bunlar için gerekli olan da mutlak devlet aklıdır. Bu aklı kullanmak, bu durumdan olabildiğince az yara alarak ülkemizi çıkarmak temel vazifelerimiz arasında yer almalıdır. Siyasi kavgaları bir kenara bırakıp kafa kafaya vererek çözülecek bir sorun bizi beklemektedir. Yarından tezi yok herkes bu durumdan ülkemizi çekip çıkarmayı kendine görev edinmelidir.

03.03.2023