Nerede o eski Ramazanlar !!

Nerede o eski Ramazanlar!!

image

Çiğdem Şenses

Köşe yazarı

 İnsan iç cekmek den kendini alıkoyamıyor herşeyin maneviyatından uzaklaştığımız şu dönemlerde özellikle daha bir buram buram burnumuzda tütüyor o eski ramazanlar ve daha da içimizi çekiyoruz haydi gelin biraz eskilere gidelim.

Ramazan deyince akla sahiden neler geliyordu örnek vermek gerekirse Hacivat ve Karagöz bizim kültürel miraslarımızdan birtanesi ama ne yazık ki unutmaya yüz tuttu belki de unutuldu da gerçi bu karakterleri hatırlayan nesil şimdilerde 30 yaşlarında olabilir Karagöz biraz kaba gibi görünür ama esasen Zeki bir karakterdi Hacivat ise okumuş bilgili ve kibar bir karakter teknolojinin henüz bizi esaret altına almadığı zamanlar tabi ...

ikili ilişkilerin komşuluğun arkadaşlığın dostluğun kıymetli ve ön planda olduğu zaman manevi değerlerin yüksek maddiyatın önemsenmediği zamanlar insanlar bir arada mutlu ve huzurlu ve paylaşan bir millet tabanda sevgi var ne diyordu Mevlana, 

“Şu tertemiz topraklara sevgiden başka birşey ekmeyiniz”, 

gelin haydi bu altın değerindeki söz hakkında biraz düşünelim yok yok biraz değil uzun uzadıya düşünelim biraz daha yakınlara gelecek olursak çok değil bundan 20 sene evvel Ramazanın maneviyatını henüz yitirmemiştik, sahurlar ailecek hep bir arada yapılırdı çocuklar oruç tutmak üzerine henüz farz olmadığı halde sahura kalkmak için annelerine yalvarır ve hatta can atardı her ne kadar öğleye kadar tutulan paşa orucu tutsalar da onların keyfine diyecek yoktu.

İkindiye doğru anneler bugün acaba ne pişirsek diye hergün ki o tatlı telaşlarını yaşarlardı evin genelde en küçüğüne birtakım siparişler vererek onları bakkala markete gönderirlerdi e tabi bu siparişlerin olmazsa olmazı kadayıf ve tahinli ler.

İşte olan babalar akşamı iple çekerlerdi ve akşam eve dönerken her ev penceresinden burcu burcu yemek kokuları yükselirdi ne güzeldi o günler hatırı sayılır günlerdi hatır dedik de o eski ramazanlar hatırı gönülü iyi bildiğimiz zamanlardı paylaşmanın bir gereği olarak ve meşhur Türk misafirperverliği gereğince en yakın akrabalar dostlar akşama iftara davet edilirdi o eski ramazanlar paylaşarak tok olduğumuz bölüşerek mutlu olduğumuz zamanlardı.

Bu arada evin annesi evin hanımı içine sevgisini de dahil pişirdiği yemeklerden ve yaptığı enfes tatlılardan muhakkak komşulara da bir tas ikram ederdi ve buna karşılık komşu da ona bir tas vererek hediyeleşilirdi diyorum ya ikili ilişkilerin bir başka olduğu ah o eski ramazanlar ve iftar vakti yaklaşırken o heyecanla top sesini beklediğimiz zamanlar besmele ile hep birlikte başlanır evin en büyüğü yani Reisi ekmeği böler ve herkese üleş ederdi yemekler yendikten sonra sıra cevizli kadayıfa gelirdi ki onun lezzetini sormayın gitsin.

Çaylar demlenir erkekler aceleyle abdest almaya kalkardı e tabi teravih vakti yaklaşıyor küçük çocuklar için teravih namazı kadar hafızalara kazınan lezzetli birşey yoktur sanırım akıl ermez yanındaki saf tutan babası veya dedesi ile yatar kalkar oynar hele o cami avlusunda akranlarıyla koşuşturması paha biçilemez namaz Eda edildikten sonra tekrar eve dönülür ve çaylar hazırlanmış yanına tahinliler eklenmiştir bile ve başlasın hoş sohbetler yani şimdiler de olduğu gibi hiç kimsenin akıllı telefonu yok sosyal medya yok ama insanlar çok daha sosyal çok daha samimi ve içten ha bu arada eklemeden edemedim sosyal mesafe diye birşey de yok o zamanlar uzun lafın kısası,

maneviyatın sevginin paylaşmanın sohbet etmenin sarılmanın kıymetini birazcık anladığımız şu günlerde temennim odur ki bu eski günlere inşallah millet olarak geri döneriz ve o tadı damağımızda kalan lezzetleri o burcu burcu kokan eski Ramazanları tekrar ve tekrar yaşarız. İnşallah.. 

Çiğdem Şenses _ Aksaray Aktif Haber